İş yaşamını, çalışmayı çok seviyorum ama genel yaşam çizgimde öncelik daima eşim ve çocuklarımdır. İş ve ev yaşamımın kesiştiği noktalarda ise yeni öncelik sırası belirler ve ailem ile paylaşırım. Bazen destek ister bazen de anlayış beklerim.
Eğer yapacağınız işin ehemmiyetine göre öncelik sırası belirler ve tüm programlarınızı ona göre planlarsanız her şeye yetiştiğinizi göreceksiniz.
Ben tüm yaşamım boyunca almak ile vermek dengesini iyi kurmaya, mümkün olduğunca pozitif olmaya, kırıcı olmamaya özen gösterdim. Sevginin gücüne, mutluluğun kaderimiz değil seçeneğimiz olduğuna inandım. Bana duyulan güveni sarsmamaya özen gösterdim. Eşim-çocuklarım-işim vazgeçilmezlerim idi. Hepsine birden yetişebilmek için çok çalıştım.
Çocuklarım küçük iken çok zorlandığım dönemler oldu elbet. Bir çalışanım olmadığı dönemlerde uykularımdan çaldığım zamanları onları mutlu etmeye ayırdım. Kreş, anaokulu, özel ders, okul programlarına göre özel yaşamımı ve iş yoğunluğumu dengelemek durumunda kaldım.
Tüm bu süreçlerde eşimin anlayışı ve katkısı büyüktü.
İşim ile ev yaşamım arasında denge sağlamak için bulduğum en sağlıklı metot ise paylaşmaktı.
Çünkü ailedeki herkesin bir birey olarak yeri, değeri ve sorumlulukları vardır. Bunları görmezden gelir önce ben derseniz sorunlar çıkar. Önceliklerin çakıştığı durumlarda ise anlayış, hoşgörü bazen fedakarlık gerekir.
Kısacası; Ailenin ortak çıkarları belirler öncelik sıranızı.
Nasıl mı planlama yapıyorum?
Önce uzun vade, orta vade ve kısa vadeli kendi proğram taslağımı hazırlıyorum. Sonra eşime ve çocuklarıma çakışan noktalar var mı diye soruyorum. Birlikte olmamız gereken durumlar dışındaki zamanımı işim için en verimli olacak şekilde yeniden tasarlıyorum.
Tüm bunları yaparken en fazla zorlandığım konular ise sağlık sorunları, aniden ortaya çıkan, hiç hesapta olmayan sorunlar. İşte bu nedenle her programı yaparken bir B planı seçeneğini sümen altında tutmaya çalışıyorum…