ANILARDAN BİR DEMET…

Biri Avusturya, digeri Fransa’da 5 yıl ara ile kayakta kırdığım dizlerimden sonra kaymaya korkuyorum. Geçen sene Avusturya’nın Zilletral bölgesinde kaymaya giden Filiz ve Tuna’ya refakat ederken kayabilmeyi çok arzuladım. Dağdan konakladıgımız kasabaya kadar tek başıma yaptığım inanılmaz yolculuk ve çektiğim fotograflar bu arzumu baskılamaya yetti. Ne kadar büyük bir çılgınlık yaptığımı şimdi daha iyi anlıyorum. 3-4 saat karda ve tek başına. Kimsenin nerede olduğum ve ne yaptığımla ilgili en ufak bir bilgisi olmaksızın. Her defasında bu bir çılgınlık diye tekrarlasamda benim çılgınlıklarım saymakla bitmez. Gülümseyerek hatırladığım birkaçını yazmadan edemeyeceğim.
Şafak, İsviçre’de yaz kampında iken onu görmeye gitmiştim. Her sabah sırt çantamı alıp Alp’lerin tadını çıkarmaya başladım. Otelden çıkıyor ve her sabah farklı bir parkurda yürümeye başlıyorum. 3 ila 8 saat doğanın kucağında tek başıma. En ufak bir korku duymaksızın, güvenle. Gittiğim yerlerin en yüksek tepelerine OPET stikırları yapıştırıyorum senin yerin hep yüksekler diyerek. Temiz havayı iliklerime kadar soluyarak yakalayabildiğim fırsatlar için dua ediyorum. Böyle günlerden biri yine. Saat 8 suları kahvaltımı yapıp 3 saat yazılı bir tabelayı takip ederek yokuş tırmanmaya başlıyorum. Zorlu bir yolculuk, dağ başını duman almış marşı dudaklarımda. 2.5 saat sonra yüksek bir tepeye kurulmuş çadırlar farkediyorum. Tamam diyorum, hedef orası. İyice yüksekte ve nefes nefeseyim. Bir sopa alarak ondan aldığım destek ile yürümeye çalışırken köpek havlamaları ile irkiliyorum. Aman tanrım, dev kadarlar! Koşarak üzerime geliyorlar!
Nasıl döndüğümü, dere-tepe nasıl ve kaç km. hızla koştuğumu bilmiyorum. Havlama seslerinin biraz uzaktan gelmeye başladığını hissedince yavaşlayıp, arkama bakma cesaretini buluyorum. Derin bir nefes alıp kendi kendime kızmaya başlıyorum. Saymaya dahi fırsat bulamadığım bu canavarlar beni parçalasa kimsenin haberi bile olmaz. Bu aptallığı bir daha yapmamalıyım diye söyleniyorum. Ama 1000 metre koşu rekorunu herhalde ben kırmışımdır.
-Kayak ve dağlar. Anılar, anılar, anılar. Fikret ile en güldüğümüz anılarımızdan biriside Uludağ’a ait olanı. Güzel kaydığımız 94-95’li yıllar. Hafta sonu için kayağa gitmeye karar verdik. Fikret Uludağ’ın daha az yorucu olacağını söyleyince tamam dedik Uludağ’a gidelim. Cumartesi sabahı erkenden yola koyulduk.Otelimize varır varmaz kayak kıyafetlerimizi giyip kaymaya basladık.Heryer insan kaynıyor.Liftler tıklım tıklım sıra bekleyenlerle dolu.Birlikte güle-oynaya kaymaya başladık.Liftteki sırayı görünce birisine çarpmamak için yavaşladım.Sıramız gelince tam binecektim ki genç ve güzel bir kız hızla beni iterek Fikret ile aynı telesiyejde çıkmaya başladı. Bende bir arka sıradayım ve gözüm onlarda… Birbirleri ile konuşmaya başladıklarinı görünce iyice sinirlendim. Yukarıya ulaştığımda Fikret gülümseyerek beni bekliyordu ama yanındaki gitmişti. Sinirimi gizlemeye çalışarak aptal şey, beni nasılda itti dedim. Fikret’de üniversitede ögrenci imiş, Ankara dan gelmişler dedi. Tekrar kaymaya başladık. Birlikte tekrar telesiyeje yürüdük. Yine şimşek hızı ile beni itip yerime geçen bu kızı elime geçse parçalayacağım. Ama sakin olmalıyım. Yine yukarıda Fikret beni bekliyor gülümseyerek.
-Canım bu kez inişte otele gidelim. Üşüdüm biraz, geçte oldu, diyorum. Tamam diyor ve otele gidiyoruz. Düşünüyorum. Bu tesadüf olamaz, bu günün yarını da var. Nasıl o kadar insan içinde gelip beni devre dışı bırakıp geçiyor kocamın yanına. Hepimizin eliyüzü gözü kapalı. Tanısa tanısa kıyafetinden tanır. Birşeyler yapmalıyım. Mutlaka!..
Akşam yemek sonrası,”Canım diyorum, biraz karşı otele geçelim belki oradaki dükkan larda alacak birşeyler buluruz. Amacım ona yeni bir kayak elbisesi alarak ertesi gün kızın tanımasını engellemek. Gerçektende çeşit çeşit kayak kıyafetleri olan bir yer buluyoruz. Normalde ciddi renkler giyer ve tercih ederiz. Ama bu sefer durum başka. Yeşil, sarı, fuşya karışımı bir kıyafeti gösteriyorum. Biraz şüphe ile, olurmu ki diyor. Güzel görünüyor, kıyafetinde biraz eskidi diyorum. Giyip, beğeniyor ve alıyoruz.
Ertesi sabah Fikret yeni kıyafeti içinde çok yakışıklı görünüyor gözüme. Kahvaltı sonrası, sen kaymaya çık ben valizleri toplayıp gelirim diyorum. Amacım çabalarımın sonucunu uzaktan izlemek ve benim kıyafetimdende tanıma olasılığı. Arkasından çıkıp uygun bir yerden izlemeye başlıyorum. Trafige kalmamak için erken ayrılıyoruz otelden.
-Canım diyorum, dünkü kızı gördün mü?
-Ne demek istiyorsun. Ben kız peşindemiyim yani?
-Ama o senin peşindeydi diyorum. Neyseki seni cici kıyafetin yüzünden tanıyamadı. İkimizde kahkahalarla gülmeye başlıyoruz. Ve gelinceye kadar birbirimize takılarak. Bu olayda unutulmaz anılarımız arasında yerini alıyor…